NİCE AŞIKLARA SİMGE OLDUN SEN LALE
Aaah ah, nerde o eski aşklar, nerde kara sevdası uğruna dağları delenler, nerde gözyaşlarıyla gölleri dolduranlar… Durun canım, hemen kendinizi harap etmeyin. Belki dağları delmiyoruz artık, gözyaşlarımız denizleri doldurmuyor ama biz de seviyoruz, aşık oluyoruz. Acılarımız kendi çapımızda, sevdalarımız kendi yüreğimizde. Belki şartlar onu gerektirseydi biz de delerdik dağları, aşardık denizleri, olamaz mı?
Her neyse, neden efsanelerden bahsediyorum bugün, sebebi şu, simgesi lale olan öyle bir aşk efsanesi vardır ki hani hepimizin bildiği, acı dolu, tutku dolu, aşk dolu, hani bir aşkın insana neler neler yaptırabileceğinin en büyük göstergesi olan efsane; Ferhat ile Şirin efsanesi. Efendim, Ferhat genç, yetenekli bir nakkaştır. Genç ve güzeller güzeli bir sultana aşık olur. Ne var ki, sultanın ablası da içten içe Ferhat için yanıp tutuşmaktadır, o yüzden de bu kardeşi ve Ferhat arasında filizlenen bu aşka dayanamaz, müsaade etmez.
Ne var ki Şirin günden güne sararıp solmaktadır, aşkı için pare pare yanmaktadır. O da bu aşkı unutması için bir yol düşünür, zaten ülkede yıllardır var olan aşk sorununa Ferhat’ın çözüm bulmasını ister. Ferhat dağların ardından sular getirecektir, dağları delecektir aşkı için. Çaresiz kabul eder, gider dağların ardına, büyük aşkı uğruna. O kadar hırslanmıştır ki kısacık bir sürede dağı delmeyi nerdeyse başarmıştır, başarmıştır başarmasına ama Şirin’in ablası Mehmene Banu yine bir engel koyar önlerine. Bir haber yollar Ferhat’a, Şirin’in öldüğünü söyler yalandan. Derdinden kan ağlamaya başlar Ferhat, ağlaya ağlaya dolaşır her yerde, aşkı uğruna döktüğü her gözyaşı damlası kum tanelerinin üstünde kan kırmızı çiçeklere dönüşür, işte bu çiçeklerden laleler çıkar. İşte bu efsane çiçeğin öyküsü buradan gelmektedir.
Hikayenin sonu malum, acılı biter. Ferhat kendini gürzün altına atar, canına kıyar. Bu haberi alan Şirin de öldürür kendini. Kavuşamayan bedenleri yan yana gömülür, ruhları ebediyette kavuşur.
İşte şimdi böylesine büyük aşklar var mıdır, acaba sevdiğimiz uğruna dağları deler miyiz, gözyaşlarımızdan laleler yaratır mıyız, aşkımıza lale gibi bir simge bulabilir miyiz bilemiyorum ama eğer “o çağlarda yaşasaydım, benim de aşkım efsane olurdu” diyenlerdenseniz, güzelliği büyüleyici, bükük boynu çok şey anlatan, zarafeti akılları başlardan alan laleler ile aşkınızı ölümsüzleştirebilirsiniz siz de. Kim bilir, belki de o devirde yaşayan Ferhat sizsinizdir, aşkı uğruna gözü hiçbir şey görmeyen Şirin de olabilirsiniz.
Yalan değil, en büyük aşkı sizin aşkınız sanıyorsunuz değil mi? Haklısınız.