Kültürlere Göre Takılar ve Anlamları
Takı deyince daha çok kadınlar akla gelse de tarih boyunca hem kadınlar hem de erkekler takıları ile ön plana çıkmışlardır. Takıların şık görünümü tamamlayıp zevkleri yansıtmanın yanında sosyal statü, kişilik, inanç ve kimliği temsil etme gibi işlevleri olduğu bilinmektedir. Birçok kültürde sembolik olarak kullanılan kolye, küpe, halhal, hızma, yüzük, bileklik gibi takılar, tarih boyunca krallar, kraliçeler, firavunlar, köleler, halktan erkekler ve kadınlar, rahipler tarafından farklı birçok anlama gelecek şekilde yaygın olarak kullanılmaktaydı. Peki, neydi bunların anlamları?
En eski takıların günümüzden yaklaşık 25.000 yıl önce kullanıldığı biliniyor. Balık kemiklerinden yapılan bu kolye Monako’da bir mağara içerisinde bulundu. İlk takılar; fildişi, taş ve deniz kabuklarından yapılırken maden işlemeciliğinin başlamasından sonra ise madenlerden yapılmaya başlandı.
Çok tanrılı dönemlerde yaratıcının yeryüzündeki temsilcileri olarak kabul edilen kral ve rahipler, sahip oldukları güçleri bedenlerinde de göstermek için taş ve madenlerden yapılmış takılar kullanmaya başlanmışlardır.
Kralların taktığı değerli takılar, ayrıca devletin gücünü simgeleyen unsurlar anlamına gelmekteydi. Bu simgeler o kadar önemliydi ki birçoğumuzun filmlerden de aşina olduğu gibi firavunlar takıları ile birlikte gömülürdü.
Yaygın olarak Arap ve Anadolu kültürlerinde kullanılan ve burna takılan hızma, kadının evli veya nişanlı olduğunun sembolü olarak kullanılmıştır. Günümüzde nişan veya evlilik yüzüğü bu görevi üstlense de hala geleneğin sürdürüldüğü bölgeler var.
Anadolu’da bağda, bahçede ve tarla gibi yerlerde çalışan kadınlar küçük çocuklarının ayağına taktığı halhaldan çıkan ses sayesinde onların nerede olduklarını kolaylıkla bulabiliyorlardı. Halhal ayrıca, çıkardığı ses sayesinde yılan, akrep gibi zehirli hayvanların yaklaşmasını engellemek amacıyla da kullanılmaktaydı.
Eski bir kadın takısı olan tepelik, Anadolu’da erkekler tarafından eşlerine doğumlarda takılan bir takı olarak kullanılmıştır. Kadına, erkek doğurduğunda altın, kız doğurduğunda ise gümüş tepelik takılırdı.
Romalılarda takılar değerli taşların keşfi ile çeşitlenmeye başladı. Bu taşlara saygı duyulurdu ve özel taşlarla yapılan saç iğneleri kadınlar tarafından kendilerini korumaları için her daim saçlarında taşıdıkları birer aksesuar olarak kullanılırdı.
Afrika’da erkekler, burunlarına taktığı çubuk ve küçük hızmalarla daha sert ve kızgın hale gelmeye çalışırken, doğayla savaşında daha güçlü hale geldiği düşünülmekteydi. Avlarından çıkardıkları dişler ve kemikler ile hazırlanan takılar birer güç göstergesi olarak gururla taşınırdı.
Afrika’da kadınlar hem inançlarından dolayı hem de kendilerini güzelleştirdiğine inandıkları için boyunlarına halkalar takmışlardır ve bu gelenek hala devam etmektedir.
Bu halkalar yaş ilerledikçe artıyor, ancak artan halkalar zamanla çene ve boyun arasında uzama meydana getiriyor. Bu durum, çevresindekilerin kadına karşı hem hayranlık beslemelerini hem de sevgi duymalarını sağlıyor. Bu hayranlık, çekilen acının tek tesellisi… Günün birinde kadın bu halkaları çıkarınca asıl trajedi o an başlıyor; yıllarca halkalara alışan boyun kemikleri kafanın ağırlığını taşıyamayarak kırılıyor ve kadının ölümüne sebep oluyor.
Günümüzde takılar biraz daha süs eşyası olarak kullanılsa da bazı kültürlerde hala anlamlarının koruyor ve İki durumda da kişiler hakkında birçok ipucu vermeye devam ediyor!